“Yarını bırak” dedi. Bıraktım. Ben bıraktıkça yarın geldi.
Bak şimdi, bir yolculuk var. Adına ne dersen de, ama var, o yolculuğu yapman gerek. Geçecek; görmen gerek.
Bu mevsimleri yaşaman gerek, ya sen döneceksin ya da dünya. Durdurabiliyorsan dünyayı, kendin dön. Elinden geleni ardına koyma. Yolun açık olsun. Durduramıyorsan, hoş geldin. Buyur gel otur yanıma, seyret. Bu oturduğumuz yer, buradan gördüklerinin hiçbiri, o durduklarını sandıkları dünya hiç kimseye kalmadı. Çünkü hiçbiri aslında yoktular, hiç olmadılar.
O mevsimleri yaşaman gerekiyordu, yaşadın. Ya sen dönecektin ya da dünya. Görevi dünya aldı ve emin ol bu senin için daha iyi.
Hamsın, pişmen gerek. Yağmuru istiyorsan eğer, yanman gerek.
Yarını bırak.